İNANÇ MESELESİ

İnsan fıtratı, yaradılışı gereği inanmaya muhtaçtır. Çünkü adım attığı tüm yolların en büyük bunalımların, en idealist çalışmaların, en zorlu süreçlerin ardında inanmak vardır.
Zihnimizde olup biten ne varsa ona bağlanır. Dış dünyada yer alan tüm hengamenin anlamlı hale gelmesi adına yorumlama sürecimizi bile inanç oluşturur. Tohumu toprağa gizlerken de inanırsın, en zorlu yollara çıkarken de…
Hangi düşünceye ait olduğunu bildiğin bir sistem manevi olarak seni koruma altına alır. Sınandığın ve karşılaştığın tüm zorlukların sebebini ve tesellisini bulabilme gücünü verir. Etrafında olup biten her şeyin bir sistematik dahilinde olduğunu, bu sahnede sana biçilmiş rolün gayret ve tevekkül olduğunu hatırlatır. Hani bilirsiniz herkese iyi gelen bir şeyler vardır. Bunun adı da inançtır. Kimisi çiçekleriyle toprakla iyileşir, kimisi müzikle, kimisi bir ney taksimiyle, kimisi de okuyarak, bazen de yazarak…

İnanmak şifa gibidir. Şifahanelerin kuruluş zamanlarına bir bakalım. Selçuklu’nun ve Osmanlı’nın muazzam hayır yurtları olarak tarihte manidar bir yere sahipler. Suyun iyileştirici gücünden faydalanan, ilmi inançla harmanlayan bir yapıdan bahsediyorum. Ortaçağın karanlıklarından uzak terapi veren merkezlerden…Peki ya inanç şifaya tam olarak nasıl tesir ediyor? İnsan ruhunun en güçlü besini olan inanç,; bu manada aslında ruhu da iyileştiriyor. İnsan inanmadan yarım, ruhundaki boşluğu beslemeden çaresiz… Her ne kadar bilim adamları inancın yaşlara göre ölçüsünde ki artış ve azalıştan söz etse de, insan her yaşta inandıklarına sarılıyor. Tüm canlıların içine yerleştirilmiş bir güç, ısrarla insanı inanmaya teşvik ediyor.

Yaşayan dünya dinlerini detaylıca inceleme fırsatım oldu. İnsan her koşulda kendisini koruyabileceği, sığınıp hayat düsturu seçebileceği, tam anlamıyla başı boş bırakılmadığı bir gücü hissetmek istiyor. Tüm medeniyetlerin, tüm kavimlerin inanç ile kuvvetli bir bağları var. Sahih olsun olmasın insan yaradılışı gereği himayesinde olacağı bir güçle yaşamanın yollarını arıyor. İnsan kısaca inançla kabullenip en çok inancı zayıf olduğunda yıkılıyor, en zafiyet noktası ve güçlü yani da yine inandığı ölçü de şekilleniyor.
Şifayı isteyen ve inanan şifaya, başarıyı inanarak isteyen azimle çalışarak başarıya, hayatın iyi olma sınavı olduğuna inanan, iyi bir insan olmaya inanarak yol alıyor. İşte bu yüzden en büyük kazanımların, en zorlu süreçlerin ardında teslimiyetle var olmanın adı; İNANÇ.

Tüm bu sebeplerden ötürü bile inanmak şifa gibi ruhunu besliyor insanın. Zorluklara verenin hikmetine sığınmayı öğretiyor. İnsan en karanlık zamanların günün ağarmasına yakın olduğunu biliyor ve ancak istediğinde, inandığında iyileşiyor. Ölümü de öldüren, dünyanın tüm sıkıntısını ve mutluluğunu aynı seviyede görüp, en sevdiklerinden ayrı kalmanın, tüm tahammülsüz zamanların tek dayanağını oluşturuyor.
Her şeyin sakinleşeceğine inanarak, sevgiyle ve inançla kalınız.
Lütfen mecbur kalmadıkça evden çıkmayınız.
Hayriye DURMUŞ