Kar tanesi

Kar tanesi

Kar tanesi

Kristal bir naiflik bu. Her tanesinin şeklini görür gibiyim. Aslında herkesin beklediği bu değil miydi? Günlerdir hepimiz bu rahmetin tecellisi için bekliyoruz. Kimimiz mikroplar kırılacak diyor, kimimiz çocuklar sevinecek diyor. Geldi geliyor derken, işte şehre beyaz rahmet, usulca ve sabırla yağmaya devam ediyor. Hastaneler aciller dolu, küçük bir bebeğe ilişiyor gözüm... Nefes almakta zorlanıyor. İçim tuhaf, sözcüklerim karışıyor. İnsanlığın gözüne bir perde inmiş. Bir yerlerde küçük bir çocuğun titreyişinin kalp atışlarını duyuyorum. Ölüm beyaz bir rahmetle iniyor başka bir şehre. Soğuktan donmuş bir insanlık görüyorum. Gezegenler koskoca bir galaksi, birbiri etrafında yüzdürülen sistemler... Her şey koca bir bütünün parçasının oluşturuyor. Biz bu koskoca bir evrenin içinde küçük bir parçayız. Yaşamamıza olanak kılınan tek gezegenin içinde, nefes aldığımızdan habersiz... Kusursuzluğun içinde kusurla yaşıyoruz. Yanı başımızda ki gezegenlerde zehirli gaz bileşenleri, eski iki yüz derecelerde dondurucu soğuklar, yahut ateş patlamaları var. Bizse içinde her türlü konforun yerleştirildiği bir gezegeni dar etmek için özel çaba harcıyoruz. Şehre lapa lapa kar yağıyor. Bir kar tanesinin kusursuzluğu ilişiyor gözüme. Akıl sınırlarını zorlayan bir muhteşemlik, görmesini bilene bir şeyler fısıldıyor. Her bir tanesinin ardında birbirini incitmeyen bir tevazu ama birlikte yeryüzüne inişin öyküsü saklanıyor. İnsanlığın bitmeyen telaşesi, savaşlar, depremler ve dünyanın her bir köşesinde durmadan cereyan eden haksızlıklar... Şehre lapa lapa kar yağıyor. Bense ağaçlara dokunan safiyete bakıyorum. Hayranlık uyandıran bir sanat var. Her şeyin sahibi sanatın en güzelini şehre bırakıyor. Beyaz safiyetin en güzeliyle bir şeyler fısıldıyor. Karanlık suretlere, dünyevi kirlere karşı çıkarcasına bembeyaz bir örtü çekiyor yaşanmış olan her şeye. Bir yerlerde zahmete dönüşen yolları görüyorum. Kapanmış köy yollarında yüzü soğuk yanığı insanlar... Savaşların ortasında bir hüznü gölgelemeye yetmiyor oysa. Bir askerin çığ sonrası sessiz çığlığını görüyorum. Ardından sokaklarda ellerini ısıtmaya çalışan insanlar ve çocuklar beliriyor yersiz yurtsuz bilmediğim yerlerde... Şehre lapa lapa kar yağıyor. Bense oturmuş seyrediyorum olanları. Bembeyaz bir kimliğe bürünüyor her yan. Çocukken kurduğum düşler gibi. Sanırdım ki kar yağınca örtüyor tüm kötülükleri ve riyaya bulanmış bütün suretleri...Tasavvufta bir cümle özetliyor dimağımda olup bitenleri... 'Kar taneleri ne de güzel anlatıyor, birbirine zarar vermeden de yol almanın mümkün olduğunu.' Huzurla ve safiyetle kalın. Hayriye Durmuş