Tarih: 19.07.2020 19:58

LİSAN-I HAL

Facebook Twitter Linked-in

Hayır, her şeyde olduğu gibi anlama konusunda da pek mahir değil aksine emanetçiyiz. Hem de o iletişimde kurduğumuz cümleler ve iletişim şekillerimiz de dahil, hepimiz sadece nasibimiz kadarıyla emanetçiyiz. Ne kadar anlaştığımıza gelince; yalnızca dilimiz döndüğünce... Cümleleri, soruları birbirimizi anlamak için harcadığımız doğru... Sorduğumuz her sorunun cevabını aklımızda yer eden genel doğrular üzerinden değerlendiriyoruz. Oysa her zaman öyle olmadığına hiç ihtimal vermiyoruz. Ölçmek, tartmak adına söylediğimiz sözler belki de bir başkasının dimağında da aynı anlamı taşıyor. Yani siz kendinize göre yorumlarken, sizi bu yönde yorumlamanız için sevk eden bir cevaptan nasıl emin olduğunuzu sanıyorsunuz? Aslında tüm bunların dışında gelin başka bir açıdan bakalım anlaşmaya. Her şeyin dili kendi içinde müsemma.... Kainatı bezeyen ağaçlar, çiçekler, her sabah seherin sessizliğinde saklanan telaşlar, gün batımlarında manzarasına hayran kaldığımız kızıllık... Neler söylüyor insanoğluna? Sahi duyuyor musunuz? Kuşların cıvıltılarının içinde saklanan neyse, bir gülün dalına gizlenen de öyle. Rüzgarın fısıldadığı esenlik neyse, bulutun gökyüzünde ki ahengi yine öyle...Nesnenin, insanın, bitkinin, hatta tüm kainatın... Her şeyin kendince bir lisanı var. İşte uyum bu lisanın içinde saklı. İnsansa nedense kendi türüne, kendi lisanına yabancı... Misal anlaşılma telaşlarından uzak olanlar, yalnız kendi doğruları ile yürüyenler, gönlünü bilmediği dilleri konuşmaya yorar mı? Görmesini bilirsen bir karıncadır bazen ibret aldığın, toprağı zorlayıp gün ışığına meftun, yüzünü göğe uzatan bir çiçektir bazen hayran kaldığın... Bazen gözlerini kapatıp dinlediğin bir kuş sesidir anlamaya çalıştığın... Bir de yürek dili var ki, onun nazarında konuşmayanın anlaşılır yanını yok saydığın... Vakti zamanın birinde beş dil bilen, hali vakti yerinde bir talibine 'benim dilimden anlamaz' diyen birini hatırlıyorum. Anlaşmak gönül diliyledir. Dil ise anlaşmak için gerekli ancak yine belirleyici değildir. Zira dili olup durumunu, hissini, dahası kendini beyanda bulunabilen tek varlıktır insan. Peki ya kendi dilinde anlattıkları olan diğer yaratılanlar... Dağlar, taşlar, uçan kuşlar... Doğru, hepsinin kendince bir lisanı var. Dünyanın neresinde olursa olsun çiçeklerin bir dili var. Gülümsemek bile bir dildir mesela. Dilini bilmediğin bir memlekette suretle anlaştırır seni... Gözyaşı da bir dildir mesela, hüznü yüzünden akan birine ağlayışı ile ilgili bir olumsuzluğu anlatır hakeza... Demem o ki; sizin gözünüzle gökyüzünü görmeyen, kalbinin diliyle cümle kurmayı, gözleriyle konuşmasını bilmeyen, dinlerken ruhunu veremeyen insanlarla aynı pencereden bakılmaz hayata. Yolu çiçeğin zarafetinden, kuşların dilinden anlayan insanlarla yürümeli. Geri kalan her şey zaten konuşuyor. Konuşmadan da anlatan, bunca kavramın içinde, kalbinin lisanı ile cümleler kurmayı bilenleri görmeli. Karanlığa ışık, geceye örtü, gündüze yoldaşlık edenlerle emanet bölüşülmeli. Ayette geçtiği üzere her şeyi konuşturan kudret, birbirimizi anlayan hal dil ile konuşmamızı mümkün kılsın. Sevgi ve anlayışla kalın. Hayriye DURMUŞ


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —