Tarih: 31.05.2020 20:58

NORMALLEŞME

Facebook Twitter Linked-in

Hiç durmadan cümleler sıraladık. Sessizliği kaybeden ne varsa, araçlar, gürültüler, mekanik aksamlar, hepsini duyarken bir anlık kendimizi duyma gayretinden uzak kaldık. Kalabalığı keşfettik. O hiç bir şey anlamadan geçen beyhude zamanlarda aslında zamanı tükettik. Karıştık hep birlikte insan kalabalıklarına... Yediğimizi de anlamadık, konuştuğumuzu da... Bize sorsan iyi gelmişti uzaklaşmak hengamelerden... Sonra anlayışı bıraktık bir köşe başında... Ben haklıydım canım, öyle şey olur mu? Eleştirdik, yerden yere vurduk insafsızca. Hiçbirimizin penceresi birbirine açılmadı, hiçbir perde diğerinin bakış açısını sırlamadı. Nasıl sırlansın haklıydık ya hu, nasıl atardık geriye adımlarımızı... Tevazu denen bir şey vardı. Fark ettiğimizde hayranlık duyduğumuz insanların, gönüllerimize bıraktığı intiba bu yüzden başkaydı. Değişmeyen, dönüşmeyen ama gelişen insanların yürekleriydi kendilerini farklı kılan. Ayak diremeyen, gerektiğinde dil yaralarını dahi iyileştirip hayatı normal akışıyla devam ettiren... Ağaçlar konuşurdu mesela. Pencereye uzanıyor, yaprak döküyor diye bir kısmını tamamen kestik, bir kısmını da dışardan bakanın bu nasıl bir anlayıştır demekten kendini alamadığı hale getirdik. Yarım ağaçlar, yarım hissiyatlar, yarım kalan yaşanmışlıklar...Sonra bir gün hepimiz aynı kaygıyla uyandık. Gözle göremediğimiz, gördüğümüz ama ertelediğimiz ne varsa, yine göremediğimiz bir korkuyla çıktı karşımıza. Yeniden başlamak için bir fırsat sundu belki de. Görmekten geri durduğumuz, farkında olmadığımız, erteleyip aciliyeti öneme tercih ettiğimiz ne varsa... Sevdiklerimize sarılmadan, onları uzaktan seyretmenin ne olduğunu hissettik. Zamana ve mekana karşı durmanın çabasıyla, eskilerin özlemlerinin ne olduğunu tattık yeniden. İmkanlar varken, iletişim halindeyken özledik rutinlerimizi... Aslında kısa bir hikaye özetliyor her şeyi. Bir adam evinden, yaşantısından, sıkıntılarından bıkar. Cennete varmak ister, bir bilgiye sorar. Tarif eder bilge, dümdüz bir yolun sonundadır cennet. Günlerce gider, aylarca gider. Gittiği yerlerde istikameti şaşmasın diye ayakkabılarının burnunu gideceği yöne çevirir. Bir muzip adam gelir, çevirir ayakkabıların yönünü. Artık yollar birbirine benzer. Cennet köye benzer. Bir bakar evine benzer. Bir bakar eşine, çocuklarına benzer. Ne güzeldir oysa yeni geldiği yer, öncesine benzemez ama cennete benzer! Şimdi kendimizi, kendi gönül şehrimizi tanıma zamanı. Normalleşme sürecinde normalleşsin her şey. Çevrenin biz yokken nasıl temiz kaldığını görelim yeniden, tavırlarımızı, tutumlarımızı gözden geçirelim yeniden. Yeniden umutlanalım, yeniden başlayalım kendi cennet ve cehennemimizin içimizde olduğunu bilerek... Sağlık ve esenlikle kalınız. Hayriye DURMUŞ


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —