ÖNEMLİ BİLGİ

ÖNEMLİ BİLGİ

ÖNEMLİ BİLGİ

Günümüz şartları her şey hakkında bir şey bilmeyi gerektiriyor. Hal böyle olunca bilgi çoğalıyor, erişim kolaylığı kadar bilginin muhafazası da zorlaşıyor. O kitap sayfalarında aradığımız, kütüphanelerde ciltlerde bulmaya çalıştığımız bilgi; anlık olarak bir arama sunucusunun içinde saklanmış durumda karşımıza çıkıyor. Ancak ne kadar berrak, ne kadar anlaşılır, ne kadar güvenilirdir her fırsatta sorgulanıyor. Bilgi, bugün küresel güç demek, açık tehdit demek... Mükellef olmak yanı bir yana dursun, bilgi güç zehirlenmesi gibi kimlik taşıyamadığında kendinden göç demek... Beyinde yer alan gri maddeden bahsedildiğini duymuşsunuzdur. İşin ilmi literatüründe 'Gri madde, nöron hücre gövdelerinin mevcut olduğu ve miyelin kılıfı olmayan bölgedir. Aksonlar, gri maddede bulunan hücre gövdelerinden çıkar ve beynin farklı bölgelerine uzantı yaparlar. Gri madde, beyinde bilgi işleme konusunda görevlidir.' ibareleri geçer. Yani bilginin merkezinde yer alan onu işleyen bir data vazifesi görür dersek yanlış söylemiş olmayız. Çocukluk zamanlarımızda öğrenmenin beyinde yer alan beyaz alanı griye dönüştüğünü konuşurken bilginin bir çeşit beyazı yok ediş olduğunu söylerdik. Peki bilgi bize ne kadar hakim, biz o bilginin peşinde nelere haiz durumdayız? Emanetçisi olduğumuz o biliş hali içinde benliğimiz nerede? Acziyet hangi eşikte? Bilgimizin kıymeti hangi terazide? Bizim Yunus dergahta kadılıktan istifa edip 'ben bilmem' virdi ile hemhal olduğunda bilmenin bilgiyle mi, benliği ortadan kaldırmakla mı olacağını sınamış olmalı. Ne güzel söylemiş eskiler ' Bilirim bilmem, bilsem de demem'. Bilge, derviş kıssalarından, bilişsel zekaya uzanan süreçte, yapay zekanın manevi dersleri sınadığı bir eşikte biz neyi biliyoruz? Ezeli ve ebedi ilmin içinde çok bildiklerimizin ummanda damla olduğunu keşfettiğimiz gün bilgi bizi ne kadar sarmalayacak kim bilir? Ben okuma bilmem diyen sevgiliye 'ikra' buyurulurken idrak et, kıraat et, duyur, tebliğ et denilmiş olmasa, alimin ölümü alemin ölümü sayılır mıydı dersiniz? Hadislerin hassasiyetine dikkat çektiği gerçeğe bir bakınız. 'İlim Müslümanın kayıp malıdır. Onu nerede bulursa alsın. 'ilim öğrenmek, kadın erkek her Müslümana farzdır.' 'Beşikten mezara kadar ilim talep ediniz.' Bir de ' Ya öğreten ol yahut öğrenen. Ya dinleyen ol ya da ilmi seven ol. Sakın beşincisi olma helak olursun. ' Peki bilgi bu kadar kıymetli iken bilgiyi ayırt etmeden mi alacağız? Takdiri bu noktada sizlere bırakıyorum. İnsanoğlunun bir ömrü boyunca bildiği, koca bir ummanda bir su damlası... Bildiğimizi sınamak mı, bilmediğimizi kabul etmek mi? Ben bilmem ama bildiklerimizin mükellefiyet durumundan hesaba çekilmemek, bildiği ile amel etmek temennisi ile. Faydalı ilim ve geçerli bilgi ile kalınız. Hayriye DURMUŞ