ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKIN

ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKIN

ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKIN
Yok mudur aramızda üzüntüleri olan, kalbinin ağırlığını içine sığdıramayan, her üzüntüsünde yeniden 'bismillah' deyip kaldığı yerden yeniden başlayan...? Hepimiz öyle değil miyiz? İçimizde metanet hissimiz de var, teslimiyetimiz de. Aslında tevekkül etmeyi bildiğimizi de düşünürüz. Neden düşer öyleyse enerjimiz, kalbimize iflah olmaz hüzünler bırakırken dünyevi dertlerimiz, niye bildiğimizi hatırlamakta direniriz? Dünyevi üzüntüler de geçicidir oysa, sevinçler de... Hiçbir şeyin tesiri her zaman aynı renk ve tonda sirayet etmez hislerimize. Oysa biz bazen acziyetimizi rafa kaldırır, direnç gösteririz etrafımızda olup bitene... Sanırız ki mutluluğumuz hep aynı kalır, üzüntümüz nereye gitsek peşimizden gelir. Dönüşür her şey... Kabullenmeyi öğreniriz. Gönderenin hatırına kalbimize kabul ettiğimiz ne varsa, birlikte yaşamanın olgunluğunu keşfederiz. Olur öyle bazen, düşer kalbimizde ki ağırlıkla yüzümüz... Bazen bir selamı, bazen bir duayı sevdiklerimizden, dahası kendimizden dahi esirgeriz. Sonra silkelenir, yüzümüzün sadakasını samimi bir tebessümle öderiz. Zaman geçer, bazımız zamanla unuturuz, bazımız ömür geçerken fark etmeyiz telaşelerde kayboluruz. Biraz düşünecek olursak; nice hastalıkların, deva bulmaz yaraların, en karanlık gecenin, en umulmaz durumun, en çözümsüz sorunun ardında kalbine 'gevşeme, üzülme' diyen bir metanet var. İnsanı beklemediği yerden rızıklandıran, sadece maddi koşullarını değil kalbini de nasiplendiren kudret 'üzülme' buyurur. Sabret der, sabredersen seninle beraberim der. Hayattaki en ince ve en sağlam bağından; yani şah damarından daha yakınım der. İnsanı neyin vesveselendirdiğini, içine nelerin vesvese düşürdüğünü bilir. Üzüldüğünde bilirsin, yazgıyı ve takdiri yazan O'dur. Güvendiğin ne varsa silinir gider, kapısında durduğun yine O'dur. Zihinlerimizde durmadan tasarrufta bulunan şüphelerden sıyrılıp, sığındığın tek güvenli liman yine O'dur. Tüm bunları biliriz ama neden bazen kalbimize ağırlığına dayanamadığınız hisler düşer? Olur öyle bazen, yorulur gibi olur ruhumuz. O zamanlarda dünyada ki gölgeleri duaları kuşatmış sevdiklerimizle huzur buluruz. Sabrın tahammül etmek olmadığını, sabırda rıza olduğunu hatırlarız yeniden... Çünkü kalbin aynasına düşen, iki avucun ayasında gizli, şah damarından daha yakın olan, sana her şeyden ve herkesten daha yakındır. Yere göğe sığmayan o bir avuç kalbe sığar. İşte bu yüzden kalbin odacıklarında iyiye dair her şey barınır da, karamsarlığa ve ümitsizliğe yer yoktur. Umut ve tevekkülle kalınız. Hayriye DURMUŞ